Süper Vali Recep Yazıcıoğlu
Vali Recep Yazıcıoğlu aramızdan ayrılalı 16 yıl oldu. Rahmetli benim 40 yıllık arkadaşım ve aziz bir dostumdur.
Dostluğumuz vefatına kadar kesintisiz sürüp gitti.
Aydın’dayken hep beraberdik. Daha sonra da Vali Bey Söke’ye her geldiğinde mutlaka beraber olurduk. Ülke meselelerini konuşurduk. Biz 68 kuşağıyız. Ülke meselelerini çok düşünen, çözüm arayan, tartışan nesildik. Ülke meseleleri her zaman bu kuşağın birincil meselesi olmuştur.
Vali Recep Yazıcıoğlu, inancı, tavrı, üslubu, duruşu “farklı” bir bürokrattı. Fark yaratan bir valiydi. Bir memleket meselesiyle karşılaştığı zaman hiç çekinmeden “risk alır” sorunu çözmek için sorumluluğu doğrudan üstlenir; yapılması gerekeni mutlaka yapardı. Bütün bürokratların elini kolunu bağlayan mevzuatı kendi yöntemleri ile aşardı. O önce gerekeni yapar, islim arkadan gelirdi.
Tokat Valiliğinde düşüncelerini uygulama imkânı buldu. Toplum kalkınması için yaptığı işler onu “gönüller valisi” yaptı. ”Nev-i şahsına münhasır” (kişiliğine özgü) bir vali oldu. O’na” 4.Murat” dediler, “zıpkın gibi vali” dediler, “aykırı vali” dediler, “deli vali” dediler, “raftingci, paraşütçü vali” dediler. Herkes kendine göre isim koydu. Daha doğrusu, herkes kendini bir nebze onda gördü.
Aydın’da kısa süre kalabildi. Aydınlılar O’nun “farkını” anlamadılar. Kıymetini bilemediler. Yapmaya çalıştıklarını, icraat yapmasını istemediler. Şimdi düşünüyorum da “ dostum Yazıcıoğlu’nun karakteri ile memleketim Aydın’ın karakteri birbirleriyle uyuşmadı bir türlü.
Yerel politikacılar onunla çok uğraştı. Fitne ve fücur ocakları hiç boş durmadı. Hakkında bir sürü asılsız dedikodu çıkardılar. O’na iftira attılar. Çıkarcı çevreler, hesabı bozulanlar kendini bir adam sananlar, O’nu rahmetli dönemin başbakanı Turgut Özal’a şikâyet ettiler. “Bize yüz vermiyor, bizi adam yerine koymuyor” dediler. “Ben devletim” diyor diye konuştuğunu söyleyerek O’nu sürekli gammazladılar. O’ndan kurtulmanın bir çaresini aradılar.
Erzincan’a 1991 yılı Ağustos ayında Vali olarak atandı. Erzincan Valiliğinde 8 yıl kaldı. Ve idarecilikte uzun süre görev yaparak ün saldı. Orada çok önemli işler yaptı. Erzincan depreminin büyük yaralarını sarmak için çok uğraştı. Yepyeni, modern bir Erzincan yarattı. Gidip görün hayran kalacaksınız.
Ben’de 60’lı yıllarda Erzincan’da bir süre öğretmenlik yapmıştım. Ora halkı beni “Aydınlı öğretmen” diye bilir. Vali’nin Aydın’dan geldiğini duyunca “Bizim Aydınlı öğretmen ne yapıyor?” diye sorarlarmış. “Bak buradaki hemşerilerin seni özlemiş, gelsene” diyerek beni Erzincan’a davet etti. Davetine icabet ettim, bir süre misafiri oldum.
Bir gün makamında otururken Fırat nehrinin üzerine “yapılamaz denilen” meşhur “köprü” nün yapılış ve montaj resimlerini planlarını gördüm. Bu köprü 100 ton ağırlığında bir bütün bloktur. Bir ucu derme çatma bir feribotun üstüne konulmuş Fırat’ın azgın sularına meydan okunarak nehrin en dar yerine taşınarak feribotun üstünde bin bir güçlükle yerine monte edilmiş. Hiçbir kurum, hiçbir mühendis böyle bir uygulamaya teknik olarak onay vermemiş. “Yapılamaz” denmiş. Yapılması için risk almaktan da kaçmışlar.
Bu “Köprü” Sayın Valinin sorumluluğunda yapılan bir teknik çalışmadır. O’nun eseri sayılır. Vali Yazıcıoğlu 70 yıldır lafı edilip becerilemeyen bu “köprüyü bütün riskleri göze alarak” her türlü zahmete katlanarak, sayısız tehlikelere göğüs gererek, gece gündüz demeden çok çalışarak tamamlamıştır.
Vali bey resimler, haritalar, planlar üzerinde yapılan işi bana bir de kendisi anlatınca gayrı ihtiyari çok heyecanlandım. Gözlerim yaşardı. Bana ne oldu? Niye ağlıyorsun? Dedi. Yapılan işin büyüklüğü karşısında kalmanın heyecanı ve şaşkınlığı içerisinde zorlukla cevap verdim.
“Sayın Valim bu fotoğrafta görüldüğü gibi yan yan giden şu feribotun üzerindeki yüzlerce tonluk demir köprü kayıp Fırat’a düşseydi; bunca emek, bunca zahmet ve yapılan milyonlarca masraf zayi olsaydı, bunun hesabını nasıl verecektin? Böyle inanılmaz büyüklükteki bu sorumluluğu niye üstüne aldın?” diye sorduğumda; hiç unutmam, bir an bile duraksamadan şöyle cevap vermişti:
“Halkımın mutluluğu ve refahı için, ülkemin kalkınması için bundan çok daha büyük sorumlulukları üstlenmeye, daha büyük riskleri yüklenmeye, daha büyük tehlikelere atılmaya daima hazırım. Memleketin meseleleri büyüktür. Meseleleri çözmek için risk almak şarttır. Ben risk almazsam, hiç kimse bir iş yapmaz, hiçbir iş yapamayız…”
Dostumun bu sözlerinden daima ibret dersi almışımdır. Bir meseleyle karşılaştığımda, hep o köprü gelir gözlerimin önüne. Hep aziz dostumun sözleri çınlar kulaklarımda.
O köprü bana daima halka hizmetin ne denli kutsal, ne kadar riskli olduğunu hatırlatır. Bana görevimi hatırlatır.
Vali Recep Yazıcıoğlu’nu her anışımda, memleket meselelerini çözmek için yola çıkanlar, bu amaçla görev üstlenenler, meseleden kendine vazife çıkararak risk almalıdır diye düşünürüm.
Halk O’nun farkını anladı. Fikirlerini, icraatlarını benimsedi. O’nu çok sevdi. O’na “Benim Valim” dedi. O’nu bağrına bastı.
Memleket meselelerini çözmek için gayret edenler Vali Yazıcıoğlu’nu kendilerine örnek alıyor, Onun yolunu izliyorlar. O’na yapılan haksızlıkları duyup da risk almaktan korkanlar ise, icraat yapmaktan kaçınıyorlar. Bir süre ortalıkta dolanıp, üç beş plaket, birkaç şild alıp, merkez valisi olup gidiyorlar. Böyle kişilerin memlekete bir hayırları olmuyor. İsimlerini hatırlayan bile yok.
Rahmetliyi her geçen gün daha çok özlüyoruz.
Amma onun gibi halkın mutluluğu ve refahı için” risk alabilen” memleketimin kalkınması için icraatlarıyla “fark yaratacak”, farkını bilip, takdir edeceğimiz, fikirlerini, icraatlarını benimseyeceğimiz, “valimiz” deyip bağrımıza basacağımız bir valiyi her geçen gün daha fazla arıyoruz.
Sevgili Valim fikirlerin ve eserlerin ile “Gönüllerin Valisi” olarak halkın gönlünde daima yaşayacaksın.
Ruhu şad olsun!
Kaynak: Orhan Erdem -Aydın24Haber https://www.aydin24haber.com/super-vali-recep-yazicioglu-2341yy.htm