“Bende Kalmasın” adlı özellikle öğretmenlik anılarımı paylaştığım kitabımdan;
Efsane valimiz Recep Yazıcıoğlu’yla tanışma şansına sahip olduğum yılları ve yaşadıklarımı unutmam mümkün değil. Her yerde ne kadar çalışkan, mütevazı, açık sözlü, samimi ve içimizden biri olduğunu duyuyordum. Alışveriş için prefabrik dükkânlarda aradığımızı bulamadığımız, her yerde enkazların
olduğu yıllardı. Deprem sonrası binaları ve birçok yönden yıkık şehri ayağa kaldırmış, insanların gönüllerini fethetmişti. Eğitimle ilgili her konuda destek gördüğümüz ve yaptığımız bir
çok çalışmanın içerisinde de eşiyle birlikte yer alarak teşrif ettiğine birçok kez şahit olmuşumdur. Çalışanı teşvik ve desteğiyle birlikte takdir etmeyi de bilen valimizin zamanında onun imzasıyla
6 tane takdir belgesi alma şerefine nail olmuştum. Teşekkür ve takdir edildikçe de her alanda dört bir koldan daha çok şevkle ve zevkle çalışıyordum. Tiyatrolar, öğretmen koroları, halkoyunları, bilgi ve diğer yarışmalar sanat ve sporda eğitimde hep destek gördüm. Hiç haber vermeden okulumuza ziyarete
gelir, kapıyı tıklatarak derslere de girerdi. Valimiz halkın içinde sokaklarda yürüyerek, bisikletiyle de dolaşır dükkânlarda sorunları dinler, samimi ortamlarda halkın sıkıntılarını paylaşırdı.
Bu yıkık şehirde birçok şey gibi kiralayacak ev bulmak da çok zordu. Büyük arayışlarla bulduğumuz evimizden bir müddet sonra ev sahibi kendi oturacağı için çıkmak zorunda kalacaktık.
Yana yakıla yıkık evlerin bulunduğu sokaklar arasında günlerce ev aradık. O yılda yüzlerce kamu lojmanları bitmiş ve başvuru yapılıyordu. Deprem sonrası birçok kişinin kaçtığı şehre
benimle birlikte birçok bekâr öğretmen atanmıştı.
Milli eğitim müdürlüğüne giderek bizlere de başvuru hakkının tanınmasını istemiştik, fakat “bekâra lojman yok” diyerek, terslenip, ret edilmiştik. Hiç unutmam başvuranların birçoğu da oturacak evi olan
kişilerdi. “Sizlerin evi var kiraya veriyorsunuz bizler nerede kalacağız” diye veryansın ettiğimiz zamanlarda olmuştu. Arkadaşımla “Vali Beyle görüşelim derdimizi anlatalım bizi mutlaka
dinleyecektir, bir çözüm bulur” dedik. Aradan çok uzun yıllar geçti yaşadığımız sıkıntılara rağmen mücadeleyi hiç bir zaman elden bırakmayışımız dün gibi gözümün önünde. Vali Beyden
randevu almadan yola koyulduk, vilayet binasının merdivenlerini çıktık, odasının kapısı sonuna kadar açıktı. Sekreterine görüşmek istiyoruz dedik Vali Beye sormadan bizi içeriye buyur etti. Vali Bey masasında oturuyordu. Kendimizi tanıttık, oturduk biraz sohbet ve sonra derdimizi anlattık. Bizden önceki günlerde görüşen öğretmenler de olmuş. “Bizlere de lojman başvuru hakkı verilmesini istiyoruz, mağdur durumdayız” dedik. Vali Bey “Sizler bu şehre hizmet etmeye geldiniz, sizin sıkıntılarınızı
çözmemiz lazım, öğretmenlerimize, kızlarımıza daha güvenliortamlarda sahip çıkmalıyız” dedi ve telefonu eline aldı. Milli eğitim müdürlüğünde ilgili müdürle bizim yanımızda konuşarak
“Öğretmen kızlarımıza sahip çıkmalıyız, şimdi gönderiyorum, lojmana başvuru hakkı verin gerekeni yapın” dedi. Sonrasında ne mi oldu? Milli eğitime gittik ve Vali Beyin gönderdiğini söyledik,
şube müdürü sinirli bir şekilde ve homurdanarak lojman başvuru formunu bize uzattı. Birçok bekâr öğretmenden hayır duaları alan efsane Valimiz sayesinde lojmanlarda üç arkadaş birlikte oturduk. Vali bey olmasaydı lojmanda oturamayacaktık, sıkıntıları yaşamaya devam edecektik. Sıra dışı kişiliği ve enerjisiyle gönüllerde taht kurmuş Valimiz Recep Yazıcıoğlu’nun Allah mekânını cennet etsin. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, yaşadığımız müddetçe yapılanlar ya da yapılmayanlar, söylenenler ya da söylenilmeyenler unutulmuyor.
“Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş, Sadanı hoş tut ve ölümsüz ol sen de…”
Serpil Baygın